Kompozit dolgular geniş alanlar üzerinde dayanamayacağından dişlerde büyük boşluklar varsa kompozit dolgu kullanımı pek uygun değildir. Küçük boşluklar için idealdir (aşırı kuvvetlere karşı dayanıksızdırlar). Kompozit dolgular çok aşırı kuvvete maruz kalmadıkları takdirde dayanıklıdırlar.
Kompozit dolgu yapılmadan önce diş yüzeyi iyice temizlenir, dolgunun bağlanan yüzeyini arttırmak için bizotaj işlemi yapılır, diş etrafına pamuk tamponlar yerleştirilir ya da izole etmek için rubber dam ile sarılır, diş ve kompozit dolgu arasında bağlanmayı sağlayan bonding işlemi yapılır. Bondinge ışık verilir ve sertleştirilir ardından ince katmanlar halinde kompozit dolgu konularak ışınla sertleştirilir. Bu işlem çürük kavitesi dolduruluncaya kadar tekrarlanır.
Kompozit dolgular ilk kullanılmaya başlandığında (60’lı yıllarda) yalnızca ön dişlerde kullanılıyordu gelişmelerle beraber çiğneme basınçlarına dayanıklı ve az aşınan özelliklere sahip olmasıyla arka dişlerde de kullanılmaya başlanmıştır.
Kompozit dolgunun en büyük avantajı estetik olması, dişin renginde olması, dolgu yapıldıktan hemen sonra cilalama işleminin yapılabilmesidir. Doğal ve estetik görünürler, herhangi bir alerjik reaksiyona neden olmazlar, ağız dokularıyla uyumludurlar.
Kompozit dolgular estetiğe hizmet maksadıyla sıklıkla ön dişlerde kullanılıyordu artık ağzın her bölgesinde yani azı dişlerinde de kullanılabiliyor.
Dişler bir müddet sonra sıcağa ve soğuğa duyarlı olabilir, çiğneme esnasında ağrılara sebebiyet verebilir, dolgu yapılmış dişler yaralı dişlerdir ve iyileşmesi için zamana ihtiyaç vardır. Bütün bu rahatsızlıklar 1-2 ay içerisinde geçecektir.
Kompozit rezinler, akrilik ve silikat materyallere göre daha üstün mekanik özellikler taşıyan, termal genleşme katsayıları daha düşük, uygulama sırasında daha az boyutsal değişikliğe uğrayan, aşınmaya dirençli, klinik performansları iyileştirilmekte olan materyallerdir.
Seçilen malzemeye, uygulama hassasiyetine, hastanın ağız hijyenine ve beslenme alışkanlıklarına göre değişkenlik gösterir, genellikle 10-15 yıl bazen daha fazla ağızda kalabilmektedir.